Emrullah BİLGİN - Değişim

Emrullah BİLGİN - Değişim

Küresel Kutuplarda Değişim

Dünya ekonomik dengeleri kapitalist ve Sosyalist (Komünist) düzen olmak üzere iki ekonomik sistem üzerine kurulmuştur. Ancak son yıllarda Komünist sistem çökmüş veya ağır bir yara almış, dağılmış veya saf değiştirerek gelişimini değiştirememiştir. Kapitalist sistemin savunucusu pozisyonunda yer alan ABD iken Komünist sistemin temsilcisi de Rusya (SSCB) olmuştur.

Komünizmin çöküşü ile Rusya’nın sahalardaki etkisinin azaldığından bahisle, ABD için hem jeopolitik durumu hem de küresel güç yarışındaki stratejik değeri ile önemli bir saha olan Ortadoğu’da uyguladığı, ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ ile başarılı veya başarısız olduğuna dair çıkarımlar yapılmaktır. Bazı stratejik kuruluşlar tarafından, ABD’nin, küresel ve bölgesel çıkarlarını ortaya koyan Büyük Ortadoğu Projesinin başarısız olduğu öne sürülmektedir. Doğrusu da başarısızdır. Girdiği veya uzandığı bölgelere barış, demokrasi vaadiyle savaş, kaos, kan ve göz yaşı getirmiştir.

truman-doktrini.jpg

Aslında ABD’nin ikinci dünya savaşından sonra enerji kaynakları bakımından oldukça zengin Orta Doğu ile ilgili Truman doktrini, Dwight Eisenhower doktrini, George Marshall yardımı gibi Ortadoğu ülkelerine yönelik ekonomik ve askeri yardımlar adı altında SSCB’nin yayılmasını önlemek ve Rusya’ya karşı bölgeyi kontrolü altında tutma politikaları NATO ve D-20 gibi oluşumlarla günümüze kadar süre gelmiştir. Amerika devlet başkanları ve Pentagon bu konuda sayısız planlar ortaya atarak uygulamaya çalışmıştır.

petrol-savaslari.jpg

İkinci dünya savaşından sonra küresel aktörlerin petrole bağımlılıkları her geçen gün artmıştır. Küresel düzeyde petrol ihtiyacı yaklaşık ortalama yıllık %1,7 oranında artacağı ön görülmüştü. Petrol tüketimi 2003 yılında yaklaşık ortalama 66 milyon varilken, 2020’de ortalama 120 milyon varile ulaşmıştır. Kuzey Amerika’nın 2025’e kadar Orta Doğudan alacağı petrolün %85 oranında olacağı ve bunun büyük bir kısmının da ABD tarafından tüketileceği öngörülmekteydi. 2025’e kadar yaklaşık ortalama ile Avrupa’nın Orta Doğudan alacağı petrol %57, Japonya’nın %50, Pasifik’teki ülkelerin %100 ve Çin’in ise % 500 oranında artacağı tahmin edilmektedir. 2025 yılına gelindiğinde ortalama ABD’de tüketilen petrolün %71’i, batı Avrupa’dakinin %68’i, Çin’dekinin %73’ü kendi ülkelerinin dışından sağlanacağı belirtilmektedir.

Kısaca değinmek gerekirse; petrol, doğalgaz ve dolayısıyla enerji fiyatları ülkelerin ekonomik performansını olumsuz etkilemekte, ödemeler dengesinde açıklara neden olmakta ve fiyat değişikleri ile birlikte enflasyon ve girdi maliyetlerini artırmakta, bu durum işsizlik ve dolayısıyla ekonomik krizlere neden olmaktadır. Enerji varlığı kapasitesi olarak yaklaşık petrolün %60’ı ve doğal gazın %40 Ortadoğu topraklarında bulunmaktadır.

Bu bölgenin en önemli, en sorunlu bölge ve etnik dini çatışmaların merkezi olması, özellikle dinlerin doğuşunda Kudüs gibi bir yerleşim yerinin tüm dinler tarafından kutsal sayılması bölgenin önemini arttırmaktadır. Bu yüzden küresel aktörlerin Ortadoğu’yu ve benzer özelliklere sahip Orta Asya’yı kontrollerinde tutma politikaları ön plana çıkmaktadır. Küresel güçler için Ortadoğu bu yüzden önemlidir. Bunun yanısıra İsrail’in Orta Doğuda küresel aktör olma politikaları nedeniyle süper güçleri arkasına almak istemesi de büyük bir etkendir.

israil-filistin-savasi.jpg

ABD ve Joe Biden son günlerde İsrail - Filistin savaşının Irak, Lübnan’da Hizbullah, İran’da IŞID güçlerinin varlığı ve bu nedenle savaşın bölge ve çevredeki ülkelere yayılmasının önlenmesi konusunda çaba sarf ettiği yönünde dünya kamuoyunu iknaya çalışmaktadır.

Politico gazetesinin kaynaklarına dayandırdığı bir haberde Biden yönetimi, İsrail-Filistin (Hamas) arasındaki çatışmaların savaşa dönüşme ihtimaline karşı önlemler geliştirmeye başladığı yönünde haberler yayınlamaktadır. Amerika’nın derin devleti başta Pentagon olmak üzere Washington olası bir savaşın tüm Ortadoğu’ya yayılabileceği endişesiyle, son günlerde Irak, İran ve Lübnan’da yaşanan olayların bölgedeki gerilimi artıracağına işaret ettiğini, ABD yönetiminin bu gelişmeler sonucu Gazze şeridindeki bu çatışmaların sınırların dışına yayıldığını kabulden bahisle ABD’nin bundan kaçınmak için çaba sarf ettiğini öne sürmektedir.

husiler-kizildeniz.jpg

Aynı kaynaklar ABD askeri kuvvetlerinin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldıran Yemen – Husi’lere karşılık vermek, Irak ve Suriye’deki ABD güçlerine olası saldırıları engellemek ve gelecekteki Husi saldırılarının hedeflerini belirlemeye yönelik çalışma başlattığı belirtilmektedir. Ayrıca aynı haber kaynakları ABD yönetimi son zamanlarda hamisi durumunda gördüğü İran’a saldırıların durdurulmasına yönelik iknaya çalıştığı, Husi’lerin buna yanaşmadığını belirtmektedirler.

Diğer taraftan; haber kaynakları Ortadoğu’da tırmanan çatışmaların sadece bölgesel güvenliği değil, Biden’ın yeniden seçilme şansını tehdit ettiği, ABD’li seçmenlerin, seçimin önemli dış politika konusu olan bu dış çatışmalara ne kadar müdahil olması gerektiği konusunda söz sahibi olacakları hususlarını da belirtmiştir. Bu haberle ABD ve Biden, dünya kamuoyuna çatışmaların yayılmasının önüne geçme çabaları ile bölgesel savaşı engellemeye çalıştığı gösterilmeye çalışılmaktadır.

Daha önceki yazılarımızda da belirtildiği üzere ABD’nin büyük enerji kaynaklarına sahip Ortadoğu’yu “vaadedilen kutsal topraklar” kandırmacasının arkasına sığınan İsrail aracılığıyla ele geçirme politikaları yeni değildir. ABD’nin Orta Doğu projesi ikinci dünya savaşı sonrası başlatılmış bir projedir ve İsrail’in genişletilmesine yönelik olarak, başlatılan ve Filistin, Irak, İran, Suriye, Türkiye ile ilgili plan 1980’li yıllarda Pentagon tarafından bir rapor olarak dönemin ABD başkanı George H.W. Bush’a sunulmuştu. Bu projeyi ilk döneminde arka planda tutan Bush, ikinci döneminde ön plana alarak uygulamaya çalışmıştır.

abd-ortadogu-projesi.jpg

Türkiye’de o dönemin yönetimi ve dış işleri bu raporu önemsememiştir. Gelecekte bu planın Türkiye ile bölge ülkelerini tehdit edeceği düşünülmemiş ve her hangi bir politika geliştirilmemiştir. Körfez savaşının ardından; Türkiye sınırlarında 36. paralelin kuzeyine konuşlandırılan, çekiç güç kuzey Irak’taki Kürtleri Saddam Hüseyin’in saldırılarından korumayı amaçlayan, ABD öncülüğünde savaşa katılan diğer müttefik ülkelerin de dahil olduğu ve Türkiye üzerinden gerçekleştirilen askerî harekâtlarda PKK’ya lojistik destek sağlayan ve o noktadan İran’ı da kontrol eden yapıda bu Ortadoğu projesinin bir parçasıdır ve hatta Türkiye’nin doğu ve güneydoğu bölgelerinde Güvenlik güçlerince terörle mücadele kapsamında ki uygulamalarda bölge halkına mobing uygulandığı yönünde kasıtlı ve yanlı yayılan haberler de planın bir parçasıdır. Çekiç gücün PKK’ya havadan lojistik destek sağladığını açıklayan Eşref Bitlis’in ölümü, doğu ve güneydoğu meselesini yazan gazeteci yazar Uğur Mumcu’nun öldürülmesi de tesadüf değildir.

islamofobi.jpg

ABD’de 11 Eylül 2001’de ikiz kulelerin vurulmasının ardından İslama fobi adıyla Müslüman ülkelerin terörist ilan edilmesi, NATO üyesi olmasına rağmen Türkiye’nin Türkiye-İran, Türkiye-Yunanistan, Türkiye-Ermenistan ve çevre ülkelerle ilişkilerinin bozularak ülkeleri karşı karşıya getirme, Türkiye’yi yalnızlaştırma politikaları da BOP’nin ürünüdür.

ABD’nin silahlı askeri İsrail’in Filistin’den İran’a kadar uzanan ve “Kenan” adı da verilen “vaat edilen kutsal topraklar” adını verdiği bölgeyi elde etmek istemesi ile ABD’nin BOP’si ülke menfaatleri ile örtüşmektedir. Tarihte Yahudileri Avrupa’dan kovan, canlı canlı fırınlarda yakan Avrupa, bu tutarsız insan hakları ve demokrasi anlayışı ile ezilmekte ve Filistin halkının katledilmesini göz ardı etmektedir. Yazımızda açıklandığı gibi Politico gazetesinin bu haberi dikkatleri başka yöne çekmek Filistin-İsrail savaşında hiç rolü yokmuş gibi algı yaratmak ve Biden’in seçimden zaferle çıkmasına yönelik bir adımdır.

kandil-harekati.jpg

Son günlerde PKK’nın Kandilden, Kuzey Irak’tan Türk askerine saldırılarına ivme kazandırarak 18-20’ye yakın askerimizi şehit etmesi de bu planın devamıdır. PKK/PYD’nin destekçisi başta terör örgütünü silahlandıran ABD ve onun silahşörü İsrail bu oyunla Türkiye’nin Filistin’e olan politik desteğinden vazgeçmesine yönelik çabalarından biridir. Türkiye tutarlı olmalı ve menfaatleri dâhilinde bu politikalarına devam etmeli, NATO’da kalarak bu oyunlardan haberdar olmalıdır.

Diğer taraftan ABD her ne kadarda Suriye ve Libya’da karşıt olduğu Rusya ile birlikte hareket etse de Afganistan’da olduğu gibi bu bölgeleri de kalan askerleri de alarak terk etmek zorunda kalacaktır. Bu bölgeyi ele geçirmeye çalışan bu süper güçler Osmanlı politikalarını uygulamaktan da çekinmemektedirler. Fakat politik uygulamalarında çıkar odaklı yaklaşımları ile Osmanlı adaletinden, bölge halkına tanıdığı öz yaşam hakkından uzak kalmışlardır. Artık dünya ülkelerinin bu süper güçlerin demokrasi, adalet ve bağımsızlık söylemlerine inancı kalmamıştır. Dünya ve bölge halkı her fırsatta asimilasyon, göç ve soy kırımdan çekinmeyen bu süper güçlerden nefret etme boyutuna gelmiştir.

Bilinen bir gerçekte Arap baharı ile estirilen rüzgâr ve bu ülkelerde ABD yanlısı yönetimler iş başına getirilerek İsrail ve Ortadoğu’nun BOP çerçevesinde alt yapısı inşa edilmeye çalışılmış olmakla birlikte, süper güçler bu bölgeden elini çekmedikçe savaşın ve kaosun sona ermesi mümkün değildir.

sehitler-olmez.jpg

Bu arada geçtiğimiz hafta Pençe Kilit bölgesinde teröristlerce düzenlenen taciz ve sızma girişimi sonucunda şehadet şerbetini içen Şehitlerimize Yüce Allah’tan Rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Türk milletinin başı sağolsun.

Sağlıkla kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Emrullah BİLGİN - Değişim Arşivi